Kim Hırvatistan'ı geçip Avrupa Şampiyonası'na katılacağımıza yürekten inanıyordu? Eleme grubunda tat vermeyen ve en kolay gözüken maçları bile zoraki kazanan Milli Takım'dan gerçekten kimin umudu vardı? Takım olmayı bir türlü başaramayan, bireysel olarak bakıldığında yıldız seviyesinde olup, iş takım oyununa geldiğinde tel tel dökülen futbolcularımızın karakter koyup işi bitireceğini kim düşünüyordu?
Milli Takım teknik direktörlüğünü yabancılara bırakmamamız gerektiğini bir kez daha gördük. Bu millete alışık olmadığımız zaferleri yaşatanlar hep yerli hocalar oldu. Sırasıyla Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş ve tekrar Fatih Terim. Ne o, sıra Mustafa Hoca'da mı tekrar? Yoksa artık yeni Terim'ler, Denizli'ler, Güneş'ler çıkarmanın mı vakti gelmiştir?
Bence ikincisi.
Bir laf da Daha maçlar oynanmadan prim derdine düşen ve federasyonla pazarlığa tutuşan "sevgili kaptanlar"a! Yaptığınız ahlaksızlığın daniskası, başka birşey değil. Siz sporcunun ahlaklı olanı değil, paragöz olanısınız. Ne verdiniz bu ülkeye de 16 milyon lira prim istiyorsunuz? Felaket üstüne felaket yaşayan bir toplumun gözünün önünde milyonlarca liralık primi de istemeyiverseydiniz ya! Ya da çok meraklıysanız ve kazandığınız on milyonlarca lira yetmediyse, bari şampiyona biletini masaya koyup pazarlığınızı yapsaydınız! Lanet olsun sizin gibi adamlara!
Son olarak, bir zahmet milli maçları İstanbul'da oynatmayın artık. Ya da Arena'da oynatmayın, çünkü gördük ki Arena bazılarının dengesini fena biçimde bozuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder