Belki de futbolumuzun dünya çapındaki bir numaralı ürünüdür bu derbi maçı ve aslında Türk futbolunun global anlamda nerede durduğunu da net bir şekilde gösteriyor. Bu ürünü pazarlamaktan bihaber olmamız bir yana, zaten pazarlayacak ne var ki? Sahaya atılan ses bombaları, meşaleler, su şişeleri, rakı şişeleri, çakmaklar, telefonlar ayakkabılar, davul tokmakları... Bunların gölgesinde sahada top oynamaya veya oynamamaya veya oynatmamaya çalışan futbolcular... Çıkan olaylar, kırmızı kartlar, küfürler, saha içerisinde adam kovalamacalar, götüyle top istop edenler... Artık derbi deyince akla gelen şeyler futbolun güzelliklerinden ziyade bunlar ne yazık ki. Şike olayları da herşeyin üzerine tuz biber olmuş durumda. Futbolumuzun baş aşağı giden grafiği artık tümüyle yere çakıldı ve dünyanın merkezine doğru yola çıkmış durumdayız. Bu derbi mi bizi yükselişe geçirecek, futbolumuzun marka değerini kurtaracak?
Bu karamsar tablodan sonra maç için bir iki kelam edelim. Galatasaray'ın gol yollarında sıkıntısı olduğunu cümle alem biliyor artık. Galatasaray gol atamıyor. Gol atabilmek için çok fazla enerji harcıyor ve golü bulamadıkça oyundan düşüyor. Bu, Fenerbahçe gibi bir rakip karşısında çok tehlikeli bir handikapa dönüşebilir, ki Fenerbahçe Galatasaray'ın aksine sakinliğini maç sonuna kadar koruyabiliyor, sabırlı ve sistematik bir şekilde hücum edebiliyor. Ancak onların en büyük eksisi moral ve takım kalitesinin ciddi anlamda düşmüş olması.
Galatasaray geçen birkaç seneden farklı olarak bu sene rakip yarısahasında daha aktif ve rakibi hücuma çıkarken doğru presi yapıyor. Rakibe kolay top kullandırmamak, kaybettiğiniz topu geri kazanmak açısından çok önemli. Bu özellik bu sene Galatasaray'ın birçok maçında topa yüksek yüzdelerle sahip olmasını sağladı. Fenerbahçe'nin oyun sistemi de senelerdir topa hakim olmak üzerine kuruluyken Aykut Kocaman ile birlikte topa daha az sahip olsalar dahi takım savunmasını daha iyi yapabiliyorlar ve bu kendilerine daha çabuk ve etkili hücum yapma olanağı sağlıyor. Dolayısıyla bu maç Fenerbahçe'nin istediği biçimde gelişebilir, ki bunu kırmak için Galatasaray'ın hücum presini 90 dakikaya yayması gerekiyor. Kaybetmemenin yolu kesinlikle pas alanlarını tıkamaktan ve Fenerbahçe'ye hızlı hücuma çıkma imkanı vermemekten geçiyor. Kazanmanın yolu ise Eboue ve Hakan Balta'nın bindirmeleriyle kanat organizasyonlarını zenginleştirmekten geçiyor. Galatasaray yine kanatları kullanmayı unutursa sağlam Fenerbahçe göbeğini delmekte zorlanabilir.
İki takım da gol atmakta zorlanıyor ve bana kalırsa bu maç neresinden bakarsanız bakın golsüz beraberlik kokuyor. İlk golü atan maçı kazanır gibi futbolumuzun genelde çok da doğru olmayan klişelerinden yola çıkmayacağım, ama ilk golü atanın psikolojik üstünlük sağlayacağı aşikar. Galatasaray ilk golü bulursa ve geçen seneden farklı olarak duran topları iyi savunmayı başarırsa maçı kazanmaya daha yakın olan taraf. Fenerbahçe'nin ise kazanmaktan ziyade beraberlik için çıkacağı bir maç olması sebebiyle ilk golü atmak için çok fazla çaba harcayacağını düşünmüyorum. Sonuç olarak yine Galatasaray'ın daha etkili gözüktüğü ancak kısır geçen bir maç izleme ihtimali daha ağır basıyor.