8 Aralık 2011

Galatasaray - Fenerbahçe: Derbi sonrası


Galatasaray konsantrasyonu yüksek ve ne olursa olsun kazanmak için, Fenerbahçe ise beraberliğe razı bir düşünceyle sahaya çıkan taraftı. Sonuç olarak pozitif oynamak isteyen ve futbolun doğrularını uygulayan kazandı. 



Fenerbahçe'nin kadrosunu gördüğümde gerçekten şaşırdım. Aykut Kocaman'ın nispeten başarılı sisteminden ve alışılagelmiş derbi formasyonundan farklı olarak Alex'i tek forvete yerleştirmesi ve kanatları iki yetersiz ve dağınık adama teslim etmesi anlaşılır gibi değildi ve aslında hezimete de davetiye çıkaran bir tercihti. Galatasaray ise beklentilerin aksine çift forvet ve Emre Çolak ile sahaya çıktı. Bu kadrolar ile maçın Fenerbahçe yarısahasında oynanacağını tahmin etmek çok zor değildi. Galatasaray'ın bu seneki en büyük silahı etkili hücum pres ve Emre'nin kadroda yer alması yabancı kısıtlamasından ziyade sistemin gerektirdiği bir durumdu. Kazanmanın yolunun hücum presten ve kanat beklerinin bindirmelerinden geçtiğine değinmiştim. Nitekim ilk iki gol bu şekilde geldi. Ancak bundan önce de sağlı sollu kanat atakları ve göbekten dikine paslarla ilk yirmi dakikada rakibini resmen sürklase ederek beş tane net pozisyona girdi Galatasaray. Biraz beceriksizlik, biraz da kaleci şansı farkın açılmasını, daha doğrusu hezimeti engelledi diyebiliriz.

Eğer presi ve hücum performansını 90 dakikanın geneline yaymayı başarabilirse bu Galatasaray'ı durdurmak pek kolay olmayacak.



7 Aralık 2011

GSP sakatlandı ve 10 ay yok!

Bu çok kötü bir haber ve derbi galibiyeti sevincimi resmen kursağımda bıraktı. Georges "Rush" St-Pierre (nam-ı diğer GSP), UFC Welterweight şampiyonu, Kanada'nın en sevilen sporcusu ve senelerdir izlemekten ve takip etmekten sıkılmadığım favori MMA dövüşçüm, rutin bir antrenman sırasında takedown savunması yaparken sağ diz ön çapraz bağlarını kopardı (anterior cruciate ligament - ACL) ve menisküsünde birinci derece yırtık oluştu. Rekonstrüktif ameliyat gerektiren ve tedavi süreci çok uzun, çok ciddi bir sakatlık bu. Oraya muhtemelen yapay bir bağ takılacak ve tutması beklenecek. Yaklaşık 6-9 aylık bir iyileşme süreci öngörülüyor ama GSP'nin kendini toparlaması 10 ay, belki de bir yıl kadar sürecek. Böylece GSP neredeyse 1,5 yıla yakın bir süre hiç dövüşmemiş olacak. Ayrıca sakatlığını tam olarak atlatacağının garantisi yok, zira ciddi diz sakatlıkları birçok sporcunun spor hayatını bitiren türden bir sakatlık, ki bu MMA dövüşçüleri için daha da önem teşkil ediyor. Shogun Rua'nın form tutup performansını artırmasını ve düzenli bir şekilde kazanmasını engelleyen en büyük faktör de dizinden yaşadığı sakatlıklardır. GSP'ye çok çok geçmiş olsun dilemekten başka yapacak birşey yok.

GSP, UFC 137'den de sol diz arka bağlarından (medial collateral ligament - MCL) sakatlandığı için çekilmek zorunda kalmıştı. Sol dizini tam olarak rehabilite etmeden antrenmanlara devam ettiği için sağ dizini de sakatladığı söyleniyor. UFC 143'ten de çekilmek zorunda kaldığı için rakibi Nick Diaz, GSP'nin UFC 137'de karşılaşamadığı rakibi Carlos Condit ile interim kemeri için karşılaşacak. İnterim kemerini kazanan GSP iyileşene kadar muhtemelen bir maç daha yapacaktır ve bu maç Fitch-Hendricks galibi ile veya Josh Koscheck'e rakip bulabilirlerse o maçın galibiyle yapılır. Bu resmin içerisine Jake ellenberger'in girmesi de mümkün gözüküyor. Belki de Diaz-Condit maçının galibi ile Fitch-Hendricks ve Kos-Ellenberger galibini karşılaştırırlar, ama bunları Fitch ve Kos kazanırsa, bu ikisi birbiriyle dövüşmektense sporu bırakacaklarını açıklamış oldukları için böyle bir eşleşme mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bu ihtimaller dahilinde Fitch ön plana çıkabilir ve interim kemeri için Diaz-Condit galibi ile karşılaşabilir. İhtimalleri göreceğiz.

Bu arada GSP'nin sakatlığını öğrendikten sonra Nick Diaz'ın antrenör/menajeri Cesar Gracie'nin ağzının suyu akmaya başlamış bile. Bu adam resmen Gracie ailesinin yüz karası. Tam bir şovmen ve spor ahlakı denen şeyden yoksun, herşeyin para olduğunu düşünen zavallının teki. Welterweight kemerinin GSP'den alınıp Diaz-Condit galibine verilmesini istemiş, ki interim kemeri olsun veya gerçek kemer olsun GSP'yi yenip kazanılmadıktan sonra kimin içine sinecek merak ediyorum. Gerçek şampiyon GSP'nin gölgesinde kazanılmış bir kemerin değeri tenekeden farksızdır.

GSP'ye bir kez daha acil şifalar diliyorum ve kendisinin Amerikalı efsanevi boksör Jack Dempsey'den (merak edenler için http://en.wikipedia.org/wiki/Jack_Dempsey) yapmış olduğu alıntıyla bitiriyorum:


"A champion is someone who gets up when he can't."



Galatasaray - Fenerbahçe: Derbi günü

Belki de futbolumuzun dünya çapındaki bir numaralı ürünüdür bu derbi maçı ve aslında Türk futbolunun global anlamda nerede durduğunu da net bir şekilde gösteriyor. Bu ürünü pazarlamaktan bihaber olmamız bir yana, zaten pazarlayacak ne var ki? Sahaya atılan ses bombaları, meşaleler, su şişeleri, rakı şişeleri, çakmaklar, telefonlar ayakkabılar, davul tokmakları... Bunların gölgesinde sahada top oynamaya veya oynamamaya veya oynatmamaya çalışan futbolcular... Çıkan olaylar, kırmızı kartlar, küfürler, saha içerisinde adam kovalamacalar, götüyle top istop edenler... Artık derbi deyince akla gelen şeyler futbolun güzelliklerinden ziyade bunlar ne yazık ki. Şike olayları da herşeyin üzerine tuz biber olmuş durumda. Futbolumuzun baş aşağı giden grafiği artık tümüyle yere çakıldı ve dünyanın merkezine doğru yola çıkmış durumdayız. Bu derbi mi bizi yükselişe geçirecek, futbolumuzun marka değerini kurtaracak? 

Bu karamsar tablodan sonra maç için bir iki kelam edelim. Galatasaray'ın gol yollarında sıkıntısı olduğunu cümle alem biliyor artık. Galatasaray gol atamıyor. Gol atabilmek için çok fazla enerji harcıyor ve golü bulamadıkça oyundan düşüyor. Bu, Fenerbahçe gibi bir rakip karşısında çok tehlikeli bir handikapa dönüşebilir, ki Fenerbahçe Galatasaray'ın aksine sakinliğini maç sonuna kadar koruyabiliyor, sabırlı ve sistematik bir şekilde hücum edebiliyor. Ancak onların en büyük eksisi moral ve takım kalitesinin ciddi anlamda düşmüş olması. 

Galatasaray geçen birkaç seneden farklı olarak bu sene rakip yarısahasında daha aktif ve rakibi hücuma çıkarken doğru presi yapıyor. Rakibe kolay top kullandırmamak, kaybettiğiniz topu geri kazanmak açısından çok önemli. Bu özellik bu sene Galatasaray'ın birçok maçında topa yüksek yüzdelerle sahip olmasını sağladı. Fenerbahçe'nin oyun sistemi de senelerdir topa hakim olmak üzerine kuruluyken Aykut Kocaman ile birlikte topa daha az sahip olsalar dahi takım savunmasını daha iyi yapabiliyorlar ve bu kendilerine daha çabuk ve etkili hücum yapma olanağı sağlıyor. Dolayısıyla bu maç Fenerbahçe'nin istediği biçimde gelişebilir, ki bunu kırmak için Galatasaray'ın hücum presini 90 dakikaya yayması gerekiyor. Kaybetmemenin yolu kesinlikle pas alanlarını tıkamaktan ve Fenerbahçe'ye hızlı hücuma çıkma imkanı vermemekten geçiyor. Kazanmanın yolu ise Eboue ve Hakan Balta'nın bindirmeleriyle kanat organizasyonlarını zenginleştirmekten geçiyor. Galatasaray yine kanatları kullanmayı unutursa sağlam Fenerbahçe göbeğini delmekte zorlanabilir.  

İki takım da gol atmakta zorlanıyor ve bana kalırsa bu maç neresinden bakarsanız bakın golsüz beraberlik kokuyor. İlk golü atan maçı kazanır gibi futbolumuzun genelde çok da doğru olmayan klişelerinden yola çıkmayacağım, ama ilk golü atanın psikolojik üstünlük sağlayacağı aşikar. Galatasaray ilk golü bulursa ve geçen seneden farklı olarak duran topları iyi savunmayı başarırsa maçı kazanmaya daha yakın olan taraf. Fenerbahçe'nin ise kazanmaktan ziyade beraberlik için çıkacağı bir maç olması sebebiyle ilk golü atmak için çok fazla çaba harcayacağını düşünmüyorum. Sonuç olarak yine Galatasaray'ın daha etkili gözüktüğü ancak kısır geçen bir maç izleme ihtimali daha ağır basıyor.