16 Ağustos 2010

Yeni Sezona Sıkıntılı Merhaba | Sivas:2 Galatasaray:1





Galatasaray yönetimi sezona kötü bir başlangıç yaptı. Galatasaray yönetimi diyorum, çünkü bu kadro yönetimin, diğer bir deyişle yönetim tarafından futbolun başına getirilen Adnan Sezgin'in kurduğu bir kadro. İstediği hiçbir transfer yapılmadığı için hayalkırıklığına uğramış, kendisini buraya getiren adamın tasfiye edilmesi ile klüp içinde yalnız kalmış bir adam var kulübede. Elindeki futbolcuların birçoğu, oynatmak istediği futbolu hayatları boyunca özümseyememişler, Rijkaard bunu görüyor, biliyor, ama yapacağı birşey yok. Bu futbolcuların vizyonları yok herşeyden önce. Sorsanız, hangisi Rinus Michels'i tanır, hangisi 1974 ve 1978 Hollanda'sını bilir, hangisi Ajax'ın 90'ların başında yaşadığı başarılardan haberdardır?

Maça Galatasaray iyi başladı. Mustafa Sarp'ın ayağından, biraz da tesadüfen gelen gol ve ilk 10 dakikadaki yüksek tempo açıkçası beni bayağı şaşırttı, ama temkinli olmak gerektiğini bilecek kadar da yakından tanıyorum bu takımı. Geçen sezon kaç maçta 1-0 öne geçmiş, bunların kaçında beraberliği zor kurtarmış, kaçında yenilmiştik. 1-0, futboldaki en yanıltıcı skordur. Normal şartlar altında 1-0 öne geçen takım oyunu yavaşlatır, bir an önce gol bulmak isteyen rakibin hatasını kollar, hızlı bir hücumla ikinci, üçüncü golleri bulur. Futbolun doğrusu budur. Galatasaray'ın elindeki kadro da buna uygun bir kadrodur. Buna rağmen Galatasaray'ın geçen sezondan beri 1-0 öne geçtiği maçlarda sürekli huzursuz oynamasına ve çok basit hatalar yaparak bir çuval puan kaybetmesine anlam vermek mümkün değil.

İlk on dakikadan sonra ligimizin standartlarında, mücadele dozu yüksek ama gol pozisyonu olmayan bir maç izledik. Maçın bu şekilde devam etmesi halinde ibrenin Sivas'tan yana döneceği belliydi, Anadolu takımlarının üç büyükler karşısındaki en büyük avantajı fizik güçleridir her zaman. Teknik direktörlerimiz bunu çok iyi bilir, başka türlü büyük takımları yenmeleri mümkün olmadığından 90 dakika koşan, pres yapan, vuran, kıran takım yaratma peşindedirler. Bu yüzden istisnalar dışında, Anadolu takımlarımızdan Milli Takım'a seçilen veya Avrupa'ya açılabilen bir oyuncu çıkmaz, bu zihniyetle de çıkması mümkün değildir. Abdullah Avcı ve Ertuğrul Sağlam, son 2-3 senedir bu görüntünün dışında yer alan teknik direktörlerdir benim gözümde. Yılmaz Vural da zaman zaman güzel futbol oynatmaya çalışır ama sonuç genelde hüsrandır O'nun için.

Galatasaray'ın ilk yarıda ikinci golü bulması ve maçı koparması önemliydi ama olmadı. Galatasaray'ı fiziksel açıdan yıpratan Sivas, aslında faul ile uzaktan yakından alakası olmayan, çalınacaksa dahi Sivas aleyhine çalınması gereken bir faul sonucu elde edilen serbest vuruştan gelen golle beraberliği sağlamayı başardı. Futbolcuların ve Rijkaard'ın yanlış düdüğe itirazları haklı belki, ama burada önemli olan faul çalınıp çalınmaması değil. Bunun gibi hatalı düdükler her maçta defalarca çalınıyor, arkanı dönüp gideceksin. Burada önemli olan, herkesin serbest vuruşun büyük ihtimal gol ile sonuçlanacağının farkında olması. İtirazlar bu yüzden. Çünkü Galatasaray aynı golü  daha önce Ali Sami Yen'de OFK'dan yemişti. Bir takımın kalesinde çakılı duran bir kalecisi varsa, sürekli adam kaçıran defans oyuncuları varsa, yan toplarda kademeye girmeyi beceremeyen, adam paylaşamayan futbolcuları varsa, bu takımın yan toplardan gol yemesi kaçınılmaz. Nasıl yaparsa yapsın, Rijkaard'ın buna bir çözüm bulması lazım. Bu sefer de Ali Turan adamını kaçırdı. Siyahi futbolcuların bu tip yan toplarda fiziksel özelliklerini iyi kullanmaları, onların daha sıkı marke edilmelerini gerektiriyor. Bunu Ali Turan'ın da biliyor olması lazım, temel futbol bilgilerindendir. Ne yazık ki Ali Turan bu hatasından sonra toparlanamadı, yaptığı pas hataları ve top kayıpları, kaybettiği ikili mücadeleleri ve kaçırdığı adamlarla maçın tartışmasız en kötüsüydü. Cumartesi akşamına kadar herhangi bir maçta gözlerimin Sabri'yi arayacağını hiç düşünmezdim. Bana kalırsa Sabri'yi aratan Ali Turan sağ bek oynamamalı bundan sonra.

Kewell ilk yarı iyi mücadele etti ağır Sivas defansıyla, bazı pozisyonlarda başarılı da oldu ama ikinci yarı kondüsyon eksiklği sebebiyle oyundan düştü ve çok top kaybı yaptı. Yine de daha fit bir Kewell bu takımın değişmez futbolcusudur. Zira yerine koyacak ikinci bir adam yok. Ayhan ve Sarp'tan ise bahsetmeye gerek yok, onların oynadığı futboldan çok gölge dansı. İki orta saha oyuncusunun arasında 5 metre mi olur? Neredeyse el ele tutuşup oynayacaklar. İlk yarıda göze batan oyuncu bana göre Cana'ydı. Yerinde müdahaleleri ve Sivaslılarla girdiği mücadeleyi beğendim. Cana'nın oyununun ruhu bu mücadelesi zaten, tekniği veya oyun zekası değil. Ama O da ikinci yarıda yorularak oyundan düştü ve 70. dakikada kenara çekildi. Cana henüz %30 kapasite ile oynuyor. Bu oyununu devam ettirir ve fiziğini daha da kuvvetlendirirse birkaç hafta sonra defansif açıdan takımın vazgeçilmezi olur.

İkinci yarıya Sivas iyi başladı. Oyunu kontrol altına aldılar, Arda'yı ilk 10 dakika hariç, maç boyunca iyi kilitleyerek Galatasaray'a futbol oynama imkanı vermediler, ikinci golü aramaya koyuldular. Bangır bangır bağırarak gelen ikinci golde Ceyhun'un çabasını takdir etmek lazım. Ceyhun senelerdir Galatasaray maçlarında farklı oynuyor. Fatih Terim zamanında takımdan kovulurcasına ayrılmıştı. Bunun hırsı ayrı bir motivasyon kaynağı Ceyhun için. Önce Ayhan'ı geçti, ardından Cana'nın müdahalesine rağmen devrilmedi ve verdiği pasla Cihan, Servet'in anlamsız bir şekilde boşalttığı alanda topla buluştu. Vuruş çok etkili olmamasına rağmen mesafenin yakın olması sebebiyle, Aykut'un müdahalesine rağmen top ağlarla buluştu.

Skor 2-1 olduktan sonra maç için söylenecek birşey yok, zaten geçen sene bol bol seyrettiğimiz sıradan maçlardan birisiydi işte. Sivas çokça pozisyona girdi, yararlanamadı. Galatasaray oyunu forse etmeye çalıştı, başaramadı. Oyuna giren Mehmet Batdal ve Baros oldukça etkisizdiler. Özellikle Mehmet Batdal, oyuna 70. dakikada girip maçı çevirebilecek bir adam değil henüz. Belki 1-2 sene sonra bu seviyeye gelebilir ama henüz bir kurtarıcı değil.

Galatasaray haftaya Ali Sami Yen'de Bursa ile karşılaşıyor. Bu maç Galatasaray'ın seyircisinin önüne çıktığı ilk lig maçı olması açısından anlamlı. Ancak oynanan futbol kesinlikle umut vermiyor. Transferlerin gecikmesi, Elano'nun durumu, kaleci sorunu gibi Galatasaray'ın önünü tıkayan problemler çözülmedikçe bu sene başarı yakalanması zor gözüküyor. Son olarak Adnan Polat'ın, tünelin ucundaki ışığı gördük, açıklamasına karşılık, şimdilerde hapis hayatı süren, zamanında Saddam Hüseyin'in yardımcılığını yapmış Irak'lı devlet adamı Tarık Aziz'in 1998 yılında söylediği oldukça meşhur şu sözünü hatırlatmak isterim:

“We don’t see any light at the end of the tunnel. There is a tunnel at the end of the tunnel.”


-Tünelin sonunda bir ışık görmüyoruz. Tünelin sonunda bir tünel daha var.




Hiç yorum yok: