3 Şubat 2012

GSP sakatlık raporu 2

Dana White'ın, GSP vs. Diaz yaz aylarında gerçekleşebileceğine dair kuyuya attığı taşı çıkarmak GSP'ye düştü. 

Sakatlığının son durumu ile ilgili röportaj aşağıda. Ameliyat sonrası öngörülen süreçten daha hızlı iyileştiğini ve kendisini iyi hissettiğini söylüyor. Buna karşın, rehabilitasyonu aceleye getirirsem her şey daha kötü olabilir, dönmek için sabırsızlanıyorum ama önceki sakatlığımda yaptığım hatayı bir kez daha yapıp bunu aceleye getirmeyeceğim, diyor. Bağların, sinirlerin ve damarların dize ve birbirlerine tamamen kaynaması Temmuz ayını bulacakmış, dolayısıyla ancak Temmuz'da MMA antrenmanlarına başlayabilecek duruma gelecekmiş. YAZIN DÖVÜŞEBİLECEĞİ ŞEKLİNDE BİR AÇIKLAMASI OLMADIĞINI SÖYLÜYOR VE DANA'YA KAPAĞI TAKIYOR. 2 - 3 aylık bir kamp sonunda Ekim sonu veya Kasım başı civarında maça çıkabileceğini söylüyor. Bundan öncesi elbette hayal olurdu. 

Elbette tek konu sakatlığı değil. Diaz ve Condit ile ilgili açıklamalar da yapmış. Özellikle birkaç yerde Diaz'a da takmış kapakları. 




27 Ocak 2012

Welcome to 2000 and Chael!


Gözümden yaş geldi gülmekten. Sahte kemer ve Steven Seagal ile ilgili yorumları bayağı bomba.

Ama Bisping ile aralarında beklediğim gibi bir gerginlik olmadı, hatta bayağı da saygılı yaklaştılar birbirlerine. Sadece Bisping, Sonnen'in tek taşaklı olduğundan testosteron terapisi gördüğünü, kendisi gibi alfa erkeklerinin böyle bir tedaviye ihtiyacı olmadığını ve onun için üzüldüğünü söyledi. Chael Sonnen ise Bisping'in henüz doğru düzgün bir dövüşçüye karşı kazanamadığını, karşılaştığı en iyi adamların Rashad Evans, Wand ve Dan Henderson olduğunu ve üçüne de yenildiğini söyledi. Bunun dışında birbirlerine iyi davranmaları şaşırtıcıydı. 

Bzi Sonnen ile Bisping arasında beklerken, asıl laf dalaşı bu ikisinden geri kalmayan "Suga" Evans ile "Bay Muhteşem" Davis arasında oldu. Bu ikisi sağlam atışıyorlar ve cumartesi gecesi bayağı sıcak bir dövüş bizi bekliyor.


Dana White: "GSP vs. Diaz yaz aylarında gerçekleşebilir."

Ufak at da civcivler yesin!


Dana White kimdir? ABD'nin icadı vahşi kapitalizmin son dönemde yetiştirdiği en güçlü, agresif ve acımasız yöneticilerden biri olduğu konusunda tüm MMA dünyası hemfikir. Başkanı olduğu UFC organizasyonunu yeraltından çıkarıp dünyanın tepesine yerleştirme yolunda PRIDE, WEC ve son olarak Strikeforce gibi rakiplerini ezerek birer birer bünyesine katan, kendisiyle yarışmaya kalkan organizasyonları ve dövüşçülerini kamuoyu önünde sürekli aşağılayan, UFC organizasyonlarının tanıtımını ve reklamını yapmak, bilet satışlarını ve gelirlerini katlayarak artırmak için vahşi kapitalizmin gereklerini yerine getirmekten çekinmeyen bir legal mafya konumunda. Kendi annesi bile yazdığı kitapta hakkında zehir zemberek deyiminin dahi hafif kaldığı benzetmelerde bulunuyor, White'ı "şeytanın oğlu"na benzetiyor.


MMA hayranları ise Dana White'ın sonu gelmeyen danalıklarından bıkmış durumdalar. Son danalığı ise başlıktaki açıklaması ve arkasında yatanlar. Georges St-Pierre, UFC'nin en çok izlenen ve bilet satışlarını en çok tetikleyen dövüşçülerinden biri, belki de en başında geliyor. Memleketi Kanada'nın resmen taptığı bir adam. UFC'nin Kanada'da bu kadar çok takip edilmesinin, organizasyonların gerçekleştiği stadyumların ve salonların tıka basa dolmasının, biletlerin aylar öncesinden tükenmesinin en büyük etkenlerinden biri. En basit örneği, UFC'nin seyirci rekorunun kırıldığı organizasyon, Toronto'daki Rogers Centre'de gerçekleşen ve aynı zamanda UFC'nin ilk stadyum organizasyonu olan UFC 129: GSP vs. Shields. Bu maçı tamı tamına 55.724 seyirci izledi. 30 Nisan 2011'de gerçekleşen bu organizasyonun biletleri 12 Şubat'ta satışa çıkarılmış ve dakikalar içerisinde tükenmişti. Bundan önceki seyirci rekoru ise Montreal'deki Bell Centre'da gerçekleşen ve yine GSP'nin kemer maçına sahne olan UFC 124: GSP vs. Koscheck organizasyonunda 23.152 sayirci ile kırılmıştı. Bütün bunlar gösteriyor ki GSP, UFC için müthiş bir gelir kaynağı, feci verimli bir ortaklık.


Ancak GSP, yaşadığı sakatlıklar sebebiyle UFC 129'dan beri dövüşemiyor. Diz sakatlıkları sebebiyle önce  Carlos Condit ile karşılaşacağı UFC 137'den, daha önce yazdığım gibi sağ dizinden geçirdiği ağır sakatlık sebebiyle de Nick Diaz ile karşılaşacağı UFC 143'ten çekilmek zorunda kaldı. GSP, Aralık'ta yaşadığı bu sakatlık sonucu ameliyat oldu ve rehabilitasyon ve kondisyonunu geri kazanabilmesi için en az 10 ay dövüşemeyeceği, geri dönüşünün 2012 Kasım'ını bulabileceği açıklanmıştı. Bu haber Dana White'ı bayağı endişelendirmiş olmalı. Ne de olsa kendisine en çok para kazandıran adamların başındaki ve Kanada'nın MMA'e olan sevgisinin ve bağlılığının merkezindeki adam daha uzun süre dövüşemeyecek. Kanada'daki ilginin kaybolacağından dolayı paniklemiş olacak ki, geçen gün bir çok GSP hayranını beklentiye sokan yukarıdaki açıklamayı yaptı. GSP'nin iyileşme sürecinin beklenenden hızlı geliştiği ve Nick Diaz'ın Condit'i yenmesi halinde GSP vs. Diaz'in yaz aylarında gerçekleşebileceğini söylemiş. Açıklamasında ayrıca GSP'nin kendisine mesaj atarak Diaz'dan nefret ettiğini ve bu nefretin kendisini motive ettiğini, iyileşme sürecini hızlandırdığını söylediğini belirtmiş. Buram buram spekülasyon kokan, bu karşılaşma ile ilgili beklentileri artıran ve neresinden bakarsanız bakın gelir kaygısı taşıyan açıklamalar bunlar.


MMA'i takip edip GSP ve Diaz arasındaki husumeti bilmeyen yoktur. Daha ziyade Diaz'ın menajeri ve eğitmeni Cesar Gracie tarafından alevlendirilen bir husumet bu. Diaz, Strikeforce'tan UFC'ye geçmeyi ve kendisine önerilen kontratı kabul ettiğinde tek bir şartı vardı: Strikeforce kemerini bırakıyorsam UFC kemerini isterim! Elbette kendisine GSP ile kemer maçına çıkma garantisi verildi ve GSP vs. Diaz'ın UFC 137 organizasyonunda yapılacağı açıklandı. Ancak Diaz'ın tanıtım etkinliklerine ve basın toplantılarına gelmemesi sonucu Dana White, Diaz'ın yerine UFC 137'de BJ Penn ile karşılaşacak olan Carlos Condit'in GSP ile dövüşeceğini, Diaz'ın ise Condit yerine BJ Penn ile karşılaşacağını ilan etti. Bu elbette Diaz ve ekibi tarafından pek hoş karşılanmadı ve Cesar Gracie, GSP'nin Diaz ile dövüşmek istememesi sebebiyle White'a baskı yaparak rakibini değiştirttiğini iddia etti. UFC 137'ye kısa bir süre kala GSP'nin dizinden geçirdiği sakatlık yüzünden UFC 137'den çekilmek zorunda kaldığı haberi gündeme bomba gibi düştü. Bu fırsatı kaçırmayan Cesar Gracie, GSP'nin sakatlığı bahane ettiğini, aslında önemli bir durumu olmadığını, bir çok dövüşçünün ufak sakatlıklarla dövüştüğünü, GSP'nin dövüşmekten kaçan bir korkak olduğunu söyledi. UFC 137'de ana mücadele GSP vs. Condit'in iptal edilmesiyle Penn vs. Diaz ana mücadeleye alındı. Diaz, BJ Penn'e hayatının en ağır mağlubiyetlerinden birini yaşattıktan sonra canlı yayında eğitmeni Cesar'ın papağanı gibi, GSP'nin aslında sakat olmadığını, sadece dövüşmekten korktuğunu söyledi. Cesar Gracie'nin ve Diaz'ın bu çamurlarından sonra GSP'nin kendisinden beklenmeyen bir öfke ile Dana White'a, Diaz'ı "eşek sudan gelinceye kadar" dövmek istediğini, bu yüzden bir sonraki maçında Condit ile değil Diaz ile dövüşmek istediğini  ilettiği ve bunda çok ısrarcı olduğu söyleniyor. Yaşanan bu gelişmeler üzerine GSP'nin rakibi bir kez daha değişti ve Condit saf dışı bırakılıp, GSP ve Diaz'ın UFC 143'te karşılaşacakları açıklandı. İkili arasındaki gerilim burada bitmedi. GSP'nin diz sakatlığı sebebiyle ameliyat olacağı ve UFC 143'ten çekilmek zorunda kaldığının açıklanmasından sonra tarafların açıklamaları birbirini takip etti. Elbette GSP ve Diaz arasındaki bu husumet, Dana White için "para, para ve para" demek. Neresinden bakarsanız bakın, bu maç UFC tarihinin en fazla satan maçı olmaya adaydır. Kanada'da bıraksanız 1 milyon kişi bu maçı seyredebilmek için bilet kuyruğuna girmeye hazırdır. Ve elbette UFC için darphane satın almak gibi birşey. 

Tabii ki White, bütün MMA hayranları gibi GSP vs. Diaz'ın bir an önce gerçekleşmesi için sabırsızlanıyor. GSP vs. Diaz UFC için para, reklam, daha da büyümek demek. Bu sebeple White için bu dövüş ne kadar çabuk gerçekleşirse o kadar iyi. Zaten açıklamalarıyla yaratmaya çalıştığı hava bu. Bu tarz bir baskı bir yandan GSP'nin iyileşme sürecini aceleye getirmesi halinde belki daha da uzun süre geri dönemeyecek olması, diğer yandan Condit veya Diaz'dan hangisi galip gelirse gelsin GSP tam olarak iyileşene kadar beklemek zorunda kalacağı için "ring rust" durumunu yaşaması ve welter siklet kemerinin askıda kalması demek.  Dolayısıyla White bir yandan bu maçın bir an önce gerçekleşmesini umarken, aslında en iyi dövüşçülerinden birini daha uzun süre kaybetme ve UFC'nin beklenen geliri elde edememesi gibi riskleri göz ardı ediyor.

GSP'ye bir kez daha acil şifalar, Dana White'a da akıl fikir diliyorum.


Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu???




Büyük başkan Ünal Aysal, Galatasaray'ın ve Galatasaraylı'nın, Galatasaray üzerinden hükümetle alıp veremediğinin olmadığını anlatmaya çalışırken, lafın gelişi 20 milyon Galatasaraylı AKP'ye oy vermiştir diyince gaza geldi ezikler, akıllarınca laf sokmaya başladılar.

Peki beyefendiler, yukarıdakilere ne diyeceksiniz? Asıl yalakalar yukarıda o pankartı açanlar değil mi sizce de?

24 Ocak 2012

Birleşik Krallık'ta 2011'in en çok satan "rock" single ve albümleri

The Official Charts Company tarafından resmi verilere göre düzenlenen, Birleşik Krallık'ta 2011 yılında en çok satan "rock" single'ları ve albümleri listeleri aşağıda. Ha, Foo Fighters dışında bunlardan kaç tanesi adamakıllı rock grubudur, orası tartışmalı. 

2011'de en çok satan rock single'ları listesi:

1. Coldplay - Paradise (410,000)
2. Goo Goo Dolls - Iris (264,000)
3. Birdy - Skinny Love (259,000)
4. Coldplay - Every Teardrop Is A Waterfall (247,000)
5. Noah & The Whale - L.I.F.E.G.O.E.S.O.N. (242,000)
6. James Morrison - I Won't Let You Go (228,000)
7. Foster The People - Pumped Up Kicks (225,000)
8. Snow Patrol - Chasing Cars (128,000)
9. Florence And The Machine - Shake It Out (127,000)
10. The Calling - Wherever You Will Go (125,000)

2011'de en çok satan rock albümleri listesi:

1. Coldplay - Mylo Xyloto (908,000)
2. Noel Gallagher - Noel Gallagher's  High Flying Birds (492,000)
3. Florence & The Machine - Ceremonials (384,000)
4. Foo Fighters - Wasting Light (380,000)
5. Mumford & Sons - Sigh No More (373,000)
6. Elbow - Build A Rocket Boys (327,000)
7. Kasabian - Velociraptor (279,000)
8. Snow Patrol - Fallen Empires (269,000)
9. Noah & The Whale - Last Night On Earth (261,000)
10. Arctic Monkeys - Suck It And See (223,000)

Coldplay gibi ana akımın en başarılı ve popüler gruplarından birinin (belki de en büyüğü) albüm satışı bile 1 milyonu geçememiş. 90'lar ve 2000'lerin başını geçtim, Beatles'lar döneminde dahi daha fazla albüm satılıyordu. Müziğin dijital ortamda serbestçe paylaşılmasının etkisi tartışılmaz elbette. Radiohead'in bir anlamda öncülük ettiği, albümü fiziksel olarak piyasaya sürmeden dijital ortamda yayınlama stratejisi de her geçen sene yaygınlaşıyor. Gelecekte CD'ler tamamen ortadan kalkarsa şaşırmayacağım, üretim ve pazarlama masraflarını oldukça aşağılara çektiği için aslında beklenen de bu.


Goo Goo Dolls'un Iris adlı single'ını piyasa çıkarmalarının üzerinden 13 sene geçmiş. Geçtiğimiz sene bizim çakma O Ses Türkiye'nin orijinal versiyonu olan İngiltere'deki X Factor yarışmasında bir yarışmacının seslendirmesi ile birlikte tekrar hortladı bu şarkı. Tekrar yayınlanmasıyla birlikte senenin en çok satan ikinci single'ı olmuş. İyi şarkıdır vesselam.


Bu listede bence asıl başarı, ex-Oasis Noel Gallagher'ın albümünün, kardeşi Liam'ın grubu Beady Eye'ın albümünden (165.900) neredeyse 3 kat fazla satılmış olması. Gallagher kardeşler arasındaki kavgadan kimin üstün çıktığı ortada. Bununla birlikte Noel baba (!), 29 Şubat'ta Londra O2 Arena'da düzenlenecek NME Müzik Ödüllerinde Tanrısal Dahi (God-like Genius) ödülünü alacakmış. Geçen sene bu ödüle Nirvana'nın efsane bateristi ve şimdilerde Foo Fighters'ın frontman'i olan (tabii sadece Foo Fighters'ın frontman'i demek haksızlık olur) Dave Grohl layık görülmüştü. Geçmiş yıllarda bu ödülü alanlar arasında New Order, Joy Division, The Clash, The Cure ve Manic Street Preachers gibi gruplar ve Paul Weller gibi efsaneler var. 44 yaşındaki Noel, ödülün kendisine verileceğini öğrenince, "43 yaşımdan beri bu anın hayalini kuruyordum. Artık bir dahi olduğumu kabul ediyorum, tıpkı Tanrı gibi!", demiş.

Komik adamdır.



23 Ocak 2012

Çok boktan maç oldu!

„Wir sind extrem beschissen gestartet, dann war es okay, dann wieder beschissen, dann waren wir bemüht und am Ende war es wieder beschissen”

Bu sözlerin sahibi Thomas Müller. Bayern Münih'in deplasmanda Mönchengladbach'a 3-1 yenildiği maçtan sonra kendisine uzatılan mikrofona aynen bunları söylemiş. Türkçesi mi?

"Maça feci şekilde boktan başladık, sonra durum düzeldi, sonra tekrar boktanlaştı, sonra mücadele ettik ve sonunda tekrar bombok oldu."

Nihat Özdemir: "Galatasaray'ın 3 katından daha büyüğüz!"

"Galatasaray'ın neden bu kadar bağırdığı belli. Neden Galatasaray bu kadar bağırmaktadır. Tüm bu yaşanan olumsuzluklara rağmen biz onların 3 katından fazlasıyız. Bu kadar bağırmaları da ondandır."

Hangi şarkıyı söylüyor bu vatandaş? 

3 Temmuz'dan beri Galatasaray'ın duruşu bellidir. Bu bağırmak değil, düşünce beyanıdır. Ancak sansürcü, despot ve diktatör zihniyet düşünce beyanını bağırmak olarak değerlendirir. Bu, doğru yolu göstermektir, ki TFF başkanı dahil bu oyundaki tüm aktörler doğrunun ne olduğu bilmektedir. Şahıslara verilen cezalar indirilmeli, ancak kulüpere uygulanacak yaptırımlar açısından global kriterler ne diyorsa o uygulanmalı, kim olursa olsun hiçbir takıma "kıyak" yapılmamalıdır. Doğru olan budur. Galatasaray aynı duruma düşseydi, Fenerbahçe de aynı düşünceyi savunacaktı. Bu bir fırsatçılık değildir, fırsatçılıksa doğru olanı yapmanın fırsatıdır. Galatasaray hariç neredeyse tüm kulüpler Fenerbahçe'yi kurtarma yarışı içine girdiler. Buradaki kriter elbette "havuz". Yüzme havuzu değil, yayın gelirlerinin toplandığı "sanal" havuz bu. Fenerbahçe'nin ligden düşmesiyle içi büyük ölçüde boşalacak olan havuz. Başta Yıldırım Demirören, herhalde takımının içinde bulunduğu borç batağı sebebiyle, ve İlhan Jaw-Jaw, tamamen açgözlülüğünden, olmak üzere içerisinde küme düşme ihtimali bulunan kulüplerin de bulunduğu büyük çoğunluk ekonomik kaygılar içerisinde Fenerbahçe'yi, ve belki de kendilerini, kurtarma misyonu edinmiş durumdalar. Fenerbahçe'nin de işine geliyor elbet, bir yandan "58. madde değişmesin" diyerek, aslında bu "ufak" kulüplerin kurtarma operasyonuna çanak tutuyorlar. Her şey bir yana, bu açıklamayı yapan beyefendinin takımı da Galatasaray ile aynı şeyi savunuyor: 58. madde değiştirilemez! Daha neyi tartışıyorsun sen? Bir gün öyle, bir gün böyle konuşan, kafası karışık ne dediğini bilmez birisin. O koltuktaki günlerin de sayılı zaten. Galatasaray'a laf atmaya çalışarak kredi kazanmaya uğraşma boşuna.

Kimin daha büyük olduğunu ise tarih altın harflerle yazıyor. Fenerbahçe MTK'ya kendi sahasında 2-0 yenilip elendiği 1999-2000 sezonunda Galatasaray, Milan, Dortmund, Leeds, Arsenal gibi takımları yenip UEFA kupasını almıştı. Fenerbahçe'nin Avrupa Kupaları'na katılamadığı 2000-2001 sezonunda Galatasaray Real Madrid'i yenerek Süper Kupa'yı aldı ve Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynadı. Real Madrid'i bir sezonda iki kere yendi. 2001-2002'de Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi grubunda sıfır çekip tarihe geçerken, Galatasaray PSV ve Lazio'yu geçerek ikinci gruba yükselmişti. İkinci grupta Barcelona, Roma ve Liverpool'lu grupta son maça kadar savaşmış ve tek yenilgisini son maçta Barcelona'dan almıştı. Nihat'ın bölye "bağırması" normal, her fenerli gibi o da Galatasaray'ın Avrupa'da ve ligde destan yazdığı yılları unutmuş. Fenerbahçe önce bu üç sezonu tekrar yaşatsın, Galatasaray'ın değerine o zaman ancak  yaklaşabilir. 

Kısaca, yavaş ol Nihat. 

Galibiyet serisi buz tarlasında bitti!

Hayatımda seyrettiğim en kötü futbol karşılaşmalarından biriydi. Takımların, özellikle Galatasaray'ın, arka arkaya iki pas yapamadıkları, ayakta durmanın bile başlı başına bir mücadele olduğu maçta Galatasaray'ın  pozisyonu ve kaleye tek bir şutu dahi yok. Bana kalırsa bu kadar kötü bir futbolun tek açıklaması buz tutmuş zemin olamaz. Baros'un sakatlığı ile birlikte gidilen zorunlu sistem değişikliği Galatasaray'ın bütün etkinliğini neredeyse sıfıra indirdi. Çift forvetin pozisyon zenginliğinden 4-1-4-1'in savunma güvenliğini elden bırakmayan ama kısır futboluna geçiş yaptığınızda, ilerideki tek forvetinizin Elmander olmaması gerektiği ortada. Daha ziyade yardımcı forvet rolünü üstlenen Elmander'in dün tek pozisyona dahi giremeyişi hedef forvet olmamasından kaynaklanıyor. Topu saklaması, indirmesi, takım arkadaşlarına servis yapması, çapraz koşularla rakip savunmayı bozması, mücadeleci ruhu ve kalbi bir yana, tek forvet oynadığında Galatasaray'ın takım olarak ileriye çıkmakta zorlandığını ligin ilk 8 haftasında tecrübe etmiştik. Sonraki dönemde çift forvete geçiş ile birlikte hem Elmander'in hem de Galatasaray'ın istatistikleri uçtu. Dünkü maçta Elmander'in yanına koyacağınız bir Sercan ile ileride daha fazla top yapılabildiği özellikle 70. dakikadan sonra görülmüştür. Tek forvet başlayan Galatasaray'ın buz tarlası zeminde bir türlü ritmini bulamayarak puan kaybetmesi ve galibiyet serisinin son ermesi kaçınılmazdı. 

Eskişehir benim takdir ettiğim takımlardan biri. Süper Lig'e çıktığından beri istikrarlı bir çizgisi var ve bu sene Skibbe ile üst sıraları zorlamaya başlamışlardı. Skibbe ayrılmasaydı, ilk 4 olmasa da ilk 8'deki yerleri bana göre garantiydi. Özellikle Dede'nin performansı muhteşem. Zamanında neden dünyanın en pahalı sol bekleri arasında olduğunu kanıtlarcasına oynuyor geldiğinden beri. Defansın göbeğindeki Diego da Eskişehir'de beğendiklerim arasında. Cüsseli stoper ayaklarına da hakim, geriden çok etkili biçimde oyun kurabiliyor. Ama Eskişehir'in kalbi ve ruhu Alper Potuk'tur bana göre. Özellikle Veysel ile birlikte oynadığında verimi ve etkinliği bir kat daha artıyor. Dün Galatasaray'ın şansı bana göre Veysel'in cezalı olmasıydı.


Son kelam da zemin için. Bütün hafta kar altında kalan zemin, yukarıdaki fotoğraftan da da görüldüğü gibi, maç sabahı buldozerle temizlendi. Buldozerin zemine verdiği hasardan bahsetmeye gerek yok. Buzlanmayla birlikte zemin resmen tarla gibi olmuş. Modern futbol bu kadar kötü zeminlerde oynanmıyor artık. Sivas'ta olduğu gibi, Eskişehir ve Karabük gibi takımların da bu kötü kış şartlarında buz tutan zeminlere karşı önlem almaları gerekiyor. Bu işi alttan ısıtma ile çözebilirsiniz. Kulüplerin kendi kaynaklarının yetersiz kaldığı durumlarda bu işe müdahale edecek olan stadın asıl sahibi, yani Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü/Gençlik ve Spor Bakanlığı. Futbolcu sağlığına önem veren bir bürokrasi varsa eğer, bu iş en kısa zamanda çözülmelidir. Aksi takdirde kimse çıkıp biz 100 tane stad yapacağız vs... gibi ucuz popülizm naraları atmasın. Önce var olanları modernize edin ve kullanılabilir hale getirin, gerisini sonra düşünürsünüz.

20 Ocak 2012

GSP Sakatlık Raporu 1

UFC welter siklet şampiyonu Georges St-Pierre'in, UFC 143'teki Diaz maçı için girdiği kampta, rutin bir güreş antrenmanında takedown savunması çalışırken sağ diz ön çapraz bağlarının koptuğunu daha önce yazmıştım. 6 Aralık'ta yaşadığı bu ağır sakatlıktan kısa süre önce her iki dizinden de iki ufak sakatlık geçirmiş, bu sakatlıklar Carlos Condit ile UFC 137'de yapacağı maçtan çekilmesine sebep olmuştu. Kendisi ve antrenörlerinin söylemi, dizindeki ufak sakatlıklar tam olarak iyileşmeden ağır antrenmanlara başladığı ve sağ dizinin, sol dizindeki sakatlığı kompanse etmeye çalışırken sakatlandığı yönünde. 



GSP 13 Aralık 2011 tarihinde sağ dizinden başarılı bir "patellar tendon kullanılarak yapılan ön çapraz bağ rekonstrüksiyon ameliyatı" (ACL patellar tendon autograft) geçirdi. Ameliyatını gerçekleştiren doktor, Los Angeles'ta bulunan Kerlan-Jobe Ortopedi Kliniği'nden Dr. Neal ElAttrache. Bu klinik Amerikan futbolu, Beyzbol ve Hokey başta olmak üzere çeşitli spor dallarından birçok üst düzey profesyonel sporcunun ve spor kulübünün (Los Angeles Lakers, Anaheim Mighty Ducks, Los Angeles Dodgers vs.) tercih ettiği bir sağlık kuruluşu. Bünyesinde çalışan doktorlar Amerika'nın en iyi ortopedistleri olarak gösteriliyor. Kliniğin doktorlarından Dr. Neal ElAttrache ise 2006-2011 yılları arasında Amerika'nın en iyi doktorları arasında gösterilen, dirsek ve diz ameliyatlarında %95 ile en yüksek iyileşme oranına sahip bir operatör . Daha önce GSP'nin yaşadığı dirsek sakatlıklarından dolayı GSP'yi iki kez ameliyat etmişti. Başarılı geçen diz ameliyatından sonra Dr. ElAttrache, bu tür sakatlıkların tam olarak iyileşmesi için en az 10 aya ihtiyaç olduğunu, ancak GSP'nin geçmiş ameliyatlardaki iyileşme sürecine bakıldığında sakatlığı 6-9 ay arasında atlatabileceğini ve bu sürede yeniden eski formuna dönebileceğini söylüyor.


GSP, ameliyatın hemen ardından rehabilitasyonun ilk safhası olan sürekli pasif hareket tedavisine başladı. Burada bacağının "Continuous Passive Motion" (CPM - Sürekli Pasif Hareket) adı verilen makineye bağlı olduğu görülüyor. Bu, diz ameliyatının hemen ardından kullanılan ve özellikle eklem hareket genişliğini artırmak ve bu sürede kıkırdağın beslenmesi sağlamak amacı ile diz eklemini pasif olarak hareket ettiren, her eklem için farklı tasarlanan özel bir makine. Tedaviye verilen cevaba göre ameliyattan sonraki 2-6 haftalık sürede kullanılıyor. GSP'nin ameliyatının üzerinden ise 5 hafta geçti. Dün facebok sayfasından Kerlan-Jobe ile yürüttüğü rehabilitasyon programının ilk safhasının bittiğini ve ikinci safhaya başlayacağını paylaştı. İkinci safha daha ziyade dizin hareket kabiliyetini artırmaya ve dizi güçlendirmeye yönelik tedavi programı içeriyor. Bu program için Sports Science Lab kurucusu Gavin MacMillan ile çalışacak. MacMillan daha önce birçok basketbolcu ve Amerikan futbolcusu ile diz sakatlıklarının tedavisi sırasında çalışmıştı.

Ayrıntılar belli oldukça ben de buradan paylaşırım.

18 Ocak 2012

UFC on FOX 2: Masters of Trash Talk




UFC'nin FOX'ta canlı yayınlanacak ikinci organizasyonu UFC on FOX 2'de beklenmedik gelişmeler yaşandı. Ana mücadeleden önce gerçekleşecek dövüşte Chael Sonnen ile Mark Munoz, orta siklet kemer mücadelesinde Anderson Silva'nın rakibi olmak için karşılaşacaklardı. Ancak dün Mark Munoz'un sakatlandığı ve UFC on FOX 2 kartında dövüşemeyeceği açıklandı. FOX'un ilk UFC yayını gibi sadece ana mücadele yayınlanacak olsaydı, Sonnen vs. Munoz için Munoz'un iyileşmesi beklenebilir ve bu maç ertelenebilirdi. Ancak FOX'un bu organizasyonda üç maç yayınlayacak olması erteleme ihtimalini ortadan kaldırdı ve gecenin canlı yayınlanacak ilk maçında Demaian Maia ile karşılaşacak Bisping, Munoz'un yerine kaydırıldı ve Sonnen'in rakibi oldu. Maia'nın rakibi ise UFC'deki üç maçını da çok başarılı dövüşüp kazanan genç All-American Chris Weidman olacak. Adamın 10 gün kala Bisping'in yerine geçmeyi kabul etmesi nereden bakarsanız bakın büyük cesaret. Yükselişte olan bu genç güreşçinin, BJJ üstadı olan ama feci şekilde tek yönlü dövüşen Maia'yı yenmesi sürpriz olmaz. 

İki trash talk üstadı 28 Ocak'ta kafese girecek ve içlerinden biri Anderson Silva ile kemer maçına çıkmaya hak kazanacak. Peki bu ikisi son dönemdeki performansları ile kemer maçına çıkmayı hak ediyorlar mı? UFC'nin orta siklet kadrosunun zayıflığı burada açık şekilde ortaya çıkıyor. Silva'nın kemerini koruduğu adamlar arasında "işte bu şampiyon olmalı" diyebildiğimiz bir dövüşçü yok, hatta Sonnen ve Vitor Belfort dışındakiler gayet sıradan dövüşçüler diyebiliriz (Patrick Cote, Chris Leben, Thales Leites, Yushin Okami, Nate Marquardt, Rich Franklin vs...). Vitor da çok iyi başladığı maçta düştüğü bir anlık gaflet sonucu o müthiş front kick ile yerle bir oldu. Silva'yı uzak ara en çok zorlayan adam Sonnen. Bu açıdan Sonnen'in tekrar gündeme gelmesi, insanların bir rövanş görmek istemeleri gayet normal, zira Sonnen başta olmak üzere kendisi gibi birçok insan, Silva'nın 4,5 raund boyunca Sonnen'in altında ezilip, aldığı o kadar darbeye rağmen son raundun ikinci yarısında triangle choke ile kazanmasının tesadüf olduğunu düşünüyor. Bisping ise 14 maç ile UFC'nin tecrübeli adamlarından ve kalburüstü bir stand-up dövüşçüsü. Son dört maçını kazandı. Çok parlak olmasa da, Dan Henderson tarafından vahşi şekilde nakavt edildiğinden beri Wand maçı da dahil iyi dövüşler çıkardı. Özellikle Jason Miller'ı yenerken bayağı domine etti. Ben Silva için 2 ya da 3 dövüş daha kazanması gerektiğini düşünüyordum, mesela bir Biran Stann veya Wand rövanşı mantıklıydı. Yine de Bisping orta siklet kadrosunun darlığından ve en tecrübeli bir kaç dövüşçüden biri olması sebebiyle en az Munoz veya Sonnen kadar kemer maçına çıkmayı hak ediyor.

Sonnen vs. Bisping'in sonucundan ziyade beni daha da meraklandıran, maçtan önce iki tarafın birbirleri ile ilgili patlatacağı bombalar. Zira bu iki isim kafes içerisinde performanslarından ziyade rakiplerini aşağılamalarıyla meşhur. İkisi de maçtan önce ortamı germek ve rakiplerini küçük düşürüp moral avantajı sağlamak adına ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Bisping'in nasıl bir trash talker olduğundan daha önce bahsetmiştim. Ancak Sonnen trash talk konusunda ayrı bir gezegende. Bomba laflarından birkaç kuple aşağıda. Daha fazlasına şuradan ulaşabilirsiniz.
"You heard about the time when Ed Soares, the Noguiera brothers and Anderson all walked into a bar, but there was only one stool left, right? So they just turned it upside down. Did you know that one?"
"I should be the reigning champion. I punch a guy 300 times, he punches me a couple and they call him the champion? In what parallel universe does that make you the winner? I am the champion. I've been the champion. Anderson's ribs have the exact same problem that his hands and his feet have, they're attached to a cowardly person. For Anderson to say that he wasn't 100-percent, I completely believe him. Who cares? But yeah, do I think his ribs where hurt? Sure. Why would I think they weren't? He's the only one who could tell if they were hurt."

"Big deal. You stood on a foot and kicked a guy in the face. I could take five of those before breakfast."

“"Lyoto, don't feel bad that you don't have the belt. You still have that little cotton one my nephew has."

"Machida is not a bad guy; he's a victim of the Brazilian education system. There are better ways to get electrolytes than drinking piss."

"We only had one [ring girl] and that was Chandella [Powell]. The other was the IQ card girl. Arianny [Celeste] kind of walks around and holds up her latest test score. One time when there was a title fight, she got all the way up to five and we were very proud of her."

"Hey guys, excuse me, but there's no such weight class as pound-for-pound. There's no such title. The pound-for-pound does not exist but just in this pretend world. Jose Aldo has made it all the way to number three? Really? The same guy that was anointed UFC champion. The same guy that was given the UFC championship belt before he ever fought in the UFC. The only thing more absurd than that was the night they woke Matt Hughes up and informed him that he was the champion."

Ana mücadelede ise bir başka ünlü trash talker Rashad Evans, Phil Davis ile karşılaşacak. Bu maçı kazananın durumu biraz karışık. Şu anda hafif ağır siklet şampiyonu Jon Jones'un önündeki ilk rakip Dan Henderson olacakmış gibi duruyor. Henüz resmen açıklanmadı, ama bu ikisi UFC 145'te karşılaşabilirler. Dolayısıyla Evans vs. Davies galibi de Jones vs. Henderson galibi ile karşılaşacak. Evans'ın Shogun ile çıkacağı kemer maçından önce sakatlanması kendisine bayağı pahalıya patladı. Adam kemer maçına çıkamamayı geçtim, bir daha kemer maçına çıkabilmek için önce Tito Ortiz'i yenmesi gerekti ve hala başkalarıyla dövüşmesi gerekiyor. Üstüne üstlük kemer, UFC tarihinin en dominant şampiyonu olmaya aday bir dövüşçüye geçti. Davies, Evans için çok tehlikeli bir rakip ve en az Evans kadar iyi bir güreşçi olmasına rağmen belki ondan daha atletik. Sonucu tahmin etmek çok zor ama Evans'ın tamamen güreşine güvenerek dövüşmeyeceği ortada. Davies ise hala stand-up konusunda, misal şampiyon olabilmek için yeterli değil. Ama UFC'deki 5 maçını da kazandı ve kariyerinde mağlubiyeti yok. UFC'de Brian Stann, son dönemlerin çıkıştaki dövüşçülerinden Alexander Gustaffson, Tim Boetsch ve efsane Rogerio Nogueira gibi adamları yendi. Hafife alınacak bir adam değil, zira fiziği çok kuvvetli, muhteşem bir güreşçi ve kendine güveni fazlasıyla yerine gelmiş durumda. Evans'ı çok zorlayacaktır ama KO gücünü gösterebilirse Evans maçı nakavtla bitirebilir.

Chael Sonnen'in en bomba röportajlarından oluşan bir kolajla kapatalım. Her röportajında olduğu gibi, Anderson Silva takıntısını yine net bir şekilde belli etmekten geri kalmıyor.


17 Ocak 2012

Umutlar boşa çıktı, beklentiler başka bahara!

Tabi, fazla yüklendik 3 Temmuz'dan beri. Sen şike yapıp şampiyon olursan ayar üstüne ayar, kapak üstüne kapak yersin, yiyeceksin. Bünyeleri kaldırmadı, dengeleri bozuldu. Bazı şikeci kulüp yanlısı kendini bilmezler, Kayserispor'un Amrabat'a yapılan transfer teklifi ile alakalı olarak TFF'ye gönderdiği şikayet sonucu Galatasaray'a transfer yasağı konulmasını bekliyordu. Hevesler kursakta, umutlar başka bahara kaldı. Kayserispor bu şikayeti göndermeden önce James Troisi'yi Gençlerbirliği'nden nasıl kaçırdığını bir anlatsaydı da, tüm kulüpler transfer nasıl yapılır bir öğrenseydi. Kayserispor'lu adını hatırlamadığım, daha doğrusu hatırlamak bile istemediğim yönetemeyicileri umarım bu olaydan bir ders çıkarmışlardır. Sen sen ol, boyundan büyük işlere kalkışma.


Bir zavallı kesim de Adana Demirspor maçındaki "adam yaralama" olayından dolayı saha kapama cezası verileceğini bekliyordu umutla. O umutlar da boşa çıktı ne yazık ki. Kendi stadlarında adam bıçaklanan, silahla adam vurulan, insanların öldüğü bu kulüpler beklentiye girmekte haklılar tabi. Resmi tutanaklarda ve kamera kayıtlarında tespit edildiği üzere, adam yaralama olduğu iddia edilen olayda kullanılan "silah" bir tırnak makası ve kişiye verilen zarar sadece bir çizik olunca birileri hemen, "bundan sonra stadlarda adam bıçaklamanın cezası saha kapatma olamazmış da, bu karar emsal teşkil edermiş de" masallarına giriştiler. Bunu söyleyen adamın bir basın mensubu olması aslında işin en acı tarafı. Bir de kendisini "tarafsız" olarak tanımlama gafletinde bulunmuş. Benim tarafsız olmak gibi bir kaygım yok, zira tarafım. Ama çoğu zaman tarafsız gözden bakmaya çalışırım. Ama bir basın mensubu ne olursa olsun işini yaparken tarafsız olmalıdır, aksi takdirde kendisine basın mensubu değil, şarlatan, şaklaban, palyaço denir. Sen, insanları şiddete teşvik ettiğini, resmen "Rahat olun, bol bol adam bıçaklayın, vurun, öldürün, hiçbir şey olmaz" dediğini göremeyecek kadar beyinsiz bir fanatiksin. Bundan sonra stadlarında adam bıçaklandığında vicdanın ile nasıl yüzleşeceksin merak ediyorum, tabi bir vicdanın varsa.

Xherdan Shaqiri


Yetenek var. Fizik var. Hırs var. Patkayıcılık var. Ve henüz 20 yaşında. Adam komple bir futbolcu olmak için iyi malzemeye  ve fırsata sahip. Olmuşuna 25 milyondan aşağı fiyat çekmiyorlar zaten. Şu an için 12 + bonuslar iyi fiyat gibi duruyor. Transfer edilebilmesi zor gözüküyor ama oldu da satın alındı diyelim, bu oyuncunun Fatih Terim'in elinde parlama olasılığı yüksek, ki misal Hagi'nin elinde patlama olasılığı daha yüksek olurdu. Asıl soru işareti oyun karakterinde. Takım oyunundan ziyade bireysel oynamaya yatkın bir adam. ManU, Dinamo Kiev, Malaga dışında kendisine ciddi şekilde talip olan Bayern'in henüz bu oyuncu için harekete geçmemiş olmasının nedeni, elinde Robben ve Ribery gibi iki yıldız bulunması bir yana, takım oyunu yönünden eksik görülmesi olabilir. Bu açıdan biraz yontulabilirse gideceği herhangi bir takımın yıldızı olabilecek kaliteye sahip. 

Galatasaray'ın mevcut yapısında oynayacağı yer, Basel'de ve milli takımlarda da oynadığı sağ kanat olabilir, zira aslen sol ayaklı ve ayağına ters kanatta çok daha etkili. Oyun içerisinde zaman zaman sola kaydırmak da mümkün. Galatasaray'ın böyle hücum futbolunda çok yönlü en az bir oyuncuya ihtiyacı var, ki halihazırda Yiğit'in transfer edildiği bir ortamda Shaqiri'nin alınması, hücum alternatifi bol bir kadro oluşturulmaya çalışıldığını gösteriyor. 

Fatih Terim ikinci döneminin aksine çok akıllı transfer hamleleri yapıyor, aynı zamanda Avrupa'da senelerdir hasret kalınan başarılı günlere dönüleceğine ilişkin de çok ama çok olumlu sinyaller veriyor. Shaqiri alınırsa bu kadro, yapılacak bir hücumcu sol bek takviyesi ile önümüzdeki yıllar uzunca bir süre ligi domine etmeye adaydır. 

Radiohead to headline Coachella 2012!


Olacak iş mi? Bir senede tam 365 gün var. Bu 365 günün herhangi biri değil, gelip benim doğum günümde ana sahneye çalıyor olmaları sadece tesadüften ibaret olamaz. Evren bir mesaj gönderiyor olmalı. Aslında tarih çok uygun, 14 Nisan Cumartesi'ye geliyor. Perşembe'den çıkılsa, Pazartesi dönülse... Evet evet, Nice Dream...

The Charlatans - With No Shoes - Live @ Jools Holland

Konsere gittik, sevdiğim bütün eskileri çaldılar, iki tanesi hariç. Biri aşağıdaki, diğeri Blind Stagger. Sorasım geldi: "Sevgili Tim, bunu neden çalmadınız ulan konserde?"


12 Ocak 2012

UFC 142: Aldo vs. Mendes



Yeni yılın ilk UFC organizasyonu 14 Ocak'ta Rio de Janeiro'da gerçekleşecek. Ana mücadele Jose Aldo ile Chad "Money" Mendes arasında. Aslen Muay Thai'ci olan tüysiklet şampiyonu Jose Aldo 13 maçtır yenilmiyor. 18 Kasım 2009'da Mike Brown'dan aldığı WEC tüysiklet kemerini önce Manny Gamburyan'a, WEC'in UFC ile birleşmesinden sonra ise UFC'de Mark Hominick ve Kenny "KenFlo" Florian'a karşı korumayı başardı. Dünyanın 1 numaralı tüysiklet MMA'cisi olarak görülen Aldo, WEC'teki kadar dominant olmasa da hala rakipleri tarafından çözülebilmiş değil, ancak Mark Hominick karşısında son roundda düştüğü durum bir ipucu verebilir. KenFlo ise Aldo'yu ilk round dışında rahatsız edememişti.

Mendes ise nispeten daha yeni bir MMA'ci, 2008 yılından beri MMA organizasyonlarında dövüşüyor. Üniversite yıllarında All-American olmayı başarmış, üst düzey bir güreşçi, aynı zamanda Team Alpha Male üyesi, ki bu kamp aynı zamanda Urijah Faber ve Joseph Benavidez gibi üst düzey bantamsiklet dövüşçüleri de çalıştırıyor. Aldo'ya göre oldukça tecrübesiz ve değil Aldo düzeyinde, ona yakın düzeyde bir dövüşçüyle karşılaşmış değil henüz. Ancak kuvvetli güreş altyapısıyla Aldo'ya karşı iyi bir eşleşme olacağını düşünmüş olmalı "matchmaker" Joe Silva abimiz. 

Bana göre UFC'deki iki kemer maçını da 5 roundda kazanabilen Aldo, kendi memleketinde dövüşmenin avantajnı kullanıp bu maçı daha erken bitirebilir. Zira Mendes'e göre fazlasıyla tecrübeli ve stand-up'ı Mendes'e oranla çok kuvvetli. Dövüşün temposunu da rakibine istediği gibi dikte ettirmeyi başarıyor. Dediğim gibi, Aldo rakipleri için hala çözülememiş bir problem. Bakalım Mendes'in güreş yeteneği Aldo'yu alt etmeye yetecek mi?

Ana mücadele öncesinde ise Vitor "Phenom" Belfort ile Anthony "Rumble" Johnson karşılaşacak. MMA'in gelmiş geçmiş en iyi stand-up dövüşçüleri arasına kolaylıkla yazabileceğimiz Vitor ile yine bir güreşçi, 2004 NJCAA şampiyonu, ancak stand-up dövüşünü UFC'de dövüşmeye başladığı 2007'den bu yana dramatik bir şekilde geliştirmeyi başarmış olan Johnson'un mücadelesi, en az Aldo vs. Mendes kadar merakla beklenen bir dövüş. Vitor'dan bahsetmeye bu konu yetmez, kendisini ufak çaplı bir efsane olarak görüyorum. Ayrı bir başlık açarım ileride. Kısaca bilgilendirelim, 1997'de UFC 12'de bir gecede iki maç kazanarak 19 yaşında ağır siklet turnuvasını kazandı (UFC 12'de siklet kuralı getirildi ve 90 kilo üstü ağır siklet, 90 kilo altı hafif siklet olarak kabul edilmişti). UFC'de maç kazanan en genç dövüşçüdür hala. 2004'te Couture'ü yenerek hafif ağır siklet şampiyonu oldu ama bir sonraki maçında yine Couture'e karşı unvanını koruyamayarak kemeri kaybetti. Şu anda orta sıklette dövüşüyor. Adam üç ayrı sıklette de dövüşen ve maç kazanan belki de ilk adam (yanılıyor olabilirim).  Sonra bir dönem PRIDE'a geçti. Kariyerinde Couture, Liddell, Ortiz, Wand, Heath Herring, Overeem (bir kez UFC'de bir kez de Strikeforce'da catchweight'te karşılaştılar, ikisini de beklendiği gibi Overeem kazandı, bakıldığında adam Vitor'un yanında hayvan gibi duruyor), Henderson ve son olarak Anderson Silva gibi sayısız üst düzey dövüşçü ile karşılaştı, kimini yendi kimine yenildi, ama Silva'ya o muhteşem front kick nakavtı ile yenildiği maç dışında (ki iyi başlamıştı), maçları hep bomba gibi geçmiştir. 

Johnson ise bildiğiniz stand-up'ı nispeten iyi olan bir güreşçi tiplemesi. Uzun süredir Weltersiklette dövüşüyordu, bu maçla birlikte tekrar orta siklete geçiş yaptı. Vitor daha önce güreşçilere karşı kaybetmişti. Zaten Vitor gibi stand-up tabanlı dövüşçüleri ancak "clinch" veya takedown ile etkisizleştirebilirsiniz. Johnson'un amacı da Vitor'u tele sıkıştırıp yormak ve oralarda takedown almaya çalışmak olacaktır. Vitor'la ayakta dövüşmeye çalışacak kadar kafayı yemiş olacağını düşünemiyorum. 

Bu maçı da üstün stand-up yetenekleriyle Vitor alır. Ancak Johnson'un çenesi kuvvetli. Kendisini nakavt edebilen olmadı henüz. Vitor'un 3 round sonunda UD ile kazanacağını düşünüyorum.